Bu çalışma, hakikat algımızdaki parçalanmanın yarattığı siyasi ve kültürel sonuçları, “kamusal alan”, “kamusallık” ve “kamusal tartışma” gibi
kavramları merkezine alarak tartışıyor. Arendt’in, görünür olduğumuz ve birbirimizin gerçekliğine dokunduğumuz bir iletişim biçimi olarak
betimlediği kamusallığın koşulları uzun zamandır yavaş yavaş ortadan kalkıyordu. Özçelik’in vurucu bir biçimde ifade ettiği gibi, şeylerin sahtesine
ya da sanal olanına, kendisinden daha fazla değer atfedi ...