“Demek ki beni sormuştu. Gelsin, demişti; özlemişti. Oysa yıllarca, ben de beklemiştim onu; ama gelmemişti. Onlarca çocuğun arasında bitlenen küçükbaşımı, kaynar suların altında, kısa kalın parmaklı elleriyle ovan bakıcı annenin gözlerinde merhameti ararken; belki de farkında olmadan ona bilenmişti kinim, anama bilenmişti nefretim. Her sabah uyanır uyanmaz, buğulu bir camın ardından, ne zaman yeşereceğini bilmediğim kiraz ağaçlarının dallarına asılı kalan bakışlarım; her daim çıplak dalların yeş ...