Bir sorunsal olarak mekân, kendilik serüvenimizin ardından kalan edebiyat, mimari, coğrafya, teoloji, felsefe ve siyaset için
yolların açılmasını sağlarken dünyaya yönelimimizin çeşitlerini de çoğaltır. Mekân, bedenleşmenin izlerini taşır.
Bu, deneyimler, rüyalar, esintiler, [karşı]bellek, oyuncaklar, müzik, çocukluk v.s biçiminde açığa vurur kendini. Ancak şu soru her zaman bizi meşgul edecektir: Niçin bir yerde durmayız? Bizi bir serüvene zorlayan şey, tebdil-i mekân arzusu mu ...