Çocukluğum kocaman ahşap kapılı, bahçesinde kedi, köpek ve tavuklarımızın gezindiği tahta merdivenli ve iki büyük odası ile ortasında şimdikilerin şömine dediği ocağın yer aldığı salon bulunan tipik köy evinin sevgi ortamında geçti. Günaydınımız, annemizin mis gibi kokan tarhana çorbasıydı.
Beş yaşımda, o sıralarda on altısındaki Muazzez ablamın ocaktaki ateşin başında kızaran olağanüstü güzel yüzüne bakıp ısındım. On yaşındaki Ayşe ablamın hiç bitmeyen okuma ve öğrenme aşkıyla beslendim. O ...